22 Ekim 2010 Cuma

YOLCU


Aldık gemiyi çıpadan,
ağzımız burnumuz ufka dayalı.
Geçtiğimizce silinen bir yol geliyor peşimizden.
Ucu ona buna şuna, bilmem kime bağlı.
Kardeşim gibi bir sarılış arkamda,
kalbi sırtımda atıyor.
Kurtardık gemiyi çıpadan,
adımlarımız ufka sayılı.
Solumda günahlarıma eşlik,
şahit bakkalın torunu.
Ufka bir durak kala,
inecek gemiye.
Sağımızda akşamdan tıraşlı Kemalist dağlar.
Havada yüzüme üşüyen komünist rüzgâr.
Arkamda kardeşim gibi bir sarılış,
kalbi sırtımda atıyor.
Düştü çıpanın teki,
yolda bir dost indi.
Koptu ikincisi,
buzkıran ufka değdi.
(Geminin ağzı burnu kan içinde)
Kaptan ve gemi,
güneş üzerimize söndü.
Arkamda kardeşim gibi bir özlem,
kalbi sırtımda, öldü.

Neyzen Emre TOMBUL
21/10/2010

15 Ekim 2010 Cuma

ANA KUCAĞI

Bir gün birini getireceğim ana sana.
Şimdi bu vakitlerde artık hiç konuşamıyor bana.
Bir görsen şu ilk halini,
bak nasıl da seveceksin bir daha.
Minik elleri alkış tutmayı yeni öğrenmiş,
bir de üstüne üstlük kanser takımı, Fenerbahçeliymiş.
Ana, kendisi şu sıralar hep susmalarda bana.
Bir gün birini getirmem gerek ana sana,
yine bu vakitlerde,
gözünü bile kırpmıyor bana.
İlk pamuk ellerine değen lacivertli gözleri,
mavi avına çıkmış sarı çapaklarda.
Bu minik, yetmişli yılların pembeli dili,
Hiç mi hiç sevemedi, çatımıza inen iki bin küsürlerini.
Bir gün birini aldılar ana senden,
yetmişlerden...
Neyzen dudakları ak sütünle nemlenen.
Evcilikten bir adım bile atamıyordu sana yürüyüşü.
Bir öğünlük yemeği ise, hep önündeydi,
kendi kendisini yemeğe...
Tanımadın mı hâlâ ana?
Tohumum yirmili yaşlarında,
senin en sevdiğin adamdan.
Zatürreden ölen ikinci kardeşimin birincisiyim.
Benim, ben geldim ana.
Önce Allah'a, sonra yeniden sığındım kucağına...

09/10/2010
Neyzen Emre TOMBUL

Takipçiler

Blog Içi Ara