Yalnız kaldığım zamanlar,
bu ne kadar canı sıkkın diye,
aralarında konuşur durur,
bana baktıkları zaman insanlar.
Alfabesi yeni yazılmaya başlanmış olup,
prova aşamasında,
kendini tarif etmede de,
aksanı oluşmamış,
kekeme bir dil gibiyim.
Nerede bizde bu kadar dolu dolu,
isyankâr, söz vermiş, imge, cümle...
Arka kapıları zorladığım,
dağ başına açılan yemek kuyruğu gibiyim.
Yerinde bayağı beklemiş,
ama daha bayatlamamış rızkı,
kısmetimin.
Yalnız kaldığım zamanlar,
bu ne kadar canı sıkılmasın diye,
oturur durur karşıma insancılar.
Çay bahçesinde,
ikiden fazla gittiğim her yerde.
Garsonlar, komiler,
patrona çalışan asgari ücretliler...
Kalemimi tutan üç beş yazılı kötü ses ile,
bana yine sağırlığımı dinletecekler.
Nerede sizde bu kadar,
beni babam gibi dövecek,
cennetten çıkma sille, tokat,
biraz da nasihat?
Annesinin dizi dibinde,
gece olmasına bir dönümlük dünya kala,
yorganı boğazının tâ ilerisine çekmiş,
korkak gibiyim...
Yerinde bayağı beklemiş,
ama henüz dağılmamış,
kelime-i şahadetim.
Gözlerinden istifra etmeye hazırlanan,
kara bir bulut gibiyim.
Neyzen Emre TOMBUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İlettiğiniz görüşün bir kimliği olsun,
lütfen ADInızı belirtiniz.