31 Aralık 2010 Cuma

AŞKA DAVET


Bugün âşık olmayı istedim Tanrı'dan.
Fazla kilolarımdan bir haftada arınmayı,
pembeye kaçan bir dudakta yavaşça erimeyi,
âşık olmayı diledim Tanrı'dan...
Bugün yeni senemizin ilk günüdür.
Tam zamanıdır beyaz martının,
kanadına dokunmanın,
yeni sevda sözleri çağırmanın.
Kırmızıdan beyaza,
gusüllü bir elin saçlarımı taramasını hayal edip,
bugün âşık olmalıydım dedim.
Gün yenilmeden geceye,
tez tutunmalıyım gemiye.
Sözleşmeliden geçerek kadroya,
çizmeliyim rotasını,
pusuladan çıkmış,
deniz üzerinde yürüyen her şeyin.
Suların emekliye ayırdığı,
palamuta çapari olmuş martıların,
hakkıdır sudan ayağını çekmiş balıkçılın,
yaşlı karabatağımın.
Bugün sen de âşık olmalısın!

01/01/2009
(Herkese mutlu yıllar!..)

Neyzen Emre TOMBUL

8 Aralık 2010 Çarşamba

NEFES


Geçmişimi garantiye aldım,
ölmeyeceğim.
Tanrı bile canımı alamaz,
birkaç dakika öncelerimin.
Düşümde gördüm,
yarınki ilk nefesimi alamıyordum.
Çok çok uzun tutabilme ihtimalini de düşünerek,
neyzenler gibi korktum.

Neyzen Emre TOMBUL
06/12/2010

22 Ekim 2010 Cuma

YOLCU


Aldık gemiyi çıpadan,
ağzımız burnumuz ufka dayalı.
Geçtiğimizce silinen bir yol geliyor peşimizden.
Ucu ona buna şuna, bilmem kime bağlı.
Kardeşim gibi bir sarılış arkamda,
kalbi sırtımda atıyor.
Kurtardık gemiyi çıpadan,
adımlarımız ufka sayılı.
Solumda günahlarıma eşlik,
şahit bakkalın torunu.
Ufka bir durak kala,
inecek gemiye.
Sağımızda akşamdan tıraşlı Kemalist dağlar.
Havada yüzüme üşüyen komünist rüzgâr.
Arkamda kardeşim gibi bir sarılış,
kalbi sırtımda atıyor.
Düştü çıpanın teki,
yolda bir dost indi.
Koptu ikincisi,
buzkıran ufka değdi.
(Geminin ağzı burnu kan içinde)
Kaptan ve gemi,
güneş üzerimize söndü.
Arkamda kardeşim gibi bir özlem,
kalbi sırtımda, öldü.

Neyzen Emre TOMBUL
21/10/2010

15 Ekim 2010 Cuma

ANA KUCAĞI

Bir gün birini getireceğim ana sana.
Şimdi bu vakitlerde artık hiç konuşamıyor bana.
Bir görsen şu ilk halini,
bak nasıl da seveceksin bir daha.
Minik elleri alkış tutmayı yeni öğrenmiş,
bir de üstüne üstlük kanser takımı, Fenerbahçeliymiş.
Ana, kendisi şu sıralar hep susmalarda bana.
Bir gün birini getirmem gerek ana sana,
yine bu vakitlerde,
gözünü bile kırpmıyor bana.
İlk pamuk ellerine değen lacivertli gözleri,
mavi avına çıkmış sarı çapaklarda.
Bu minik, yetmişli yılların pembeli dili,
Hiç mi hiç sevemedi, çatımıza inen iki bin küsürlerini.
Bir gün birini aldılar ana senden,
yetmişlerden...
Neyzen dudakları ak sütünle nemlenen.
Evcilikten bir adım bile atamıyordu sana yürüyüşü.
Bir öğünlük yemeği ise, hep önündeydi,
kendi kendisini yemeğe...
Tanımadın mı hâlâ ana?
Tohumum yirmili yaşlarında,
senin en sevdiğin adamdan.
Zatürreden ölen ikinci kardeşimin birincisiyim.
Benim, ben geldim ana.
Önce Allah'a, sonra yeniden sığındım kucağına...

09/10/2010
Neyzen Emre TOMBUL

22 Eylül 2010 Çarşamba

YILDA BİR


Son birkaç seneye oranla,
bu sene çok erken başladı şiiri, günümüzün.
Belki de yaz kendinden fazla uzayarak,
sonbaharın kısmetini çiğnemişti.
Düşük bir mavi gökyüzüne,
yine kaderimizi çizecekti.
Koca şehir sessizliğimize tepişirken,
gün ertesinin yerinden bile oynamayacak,
bir sürü uykuları.
Ve ben iki aya kalmaz,
bir sahne sonrası istirahatı,
bir daha seninle tanışıyorum.
Birçok seneye kıyasla,
bu sene erken yanaştı seninli günlerimiz.
Belki de kıskanç saçların belinden fazla uzayarak,
muradiyeli bir kızın,
soyadıma çıkmak üzerine olduğu bir yolda ayağına dolanmıştı.
Tecrübesizliğinin kısmetini yemişti benimli günlerinin.
Kocamış, bu çaylak şehir, yerleşmiş olduğu dünyanın,
kusarken gölgesine,
çıkışta bir mavi, gök senin yüzünde,
kaderimizden dönüyordu.
Ve ben iki aya kalmaz,
bir sahne öncesi heyecanım,
gene senden ayrılıyorum.

Neyzen Emre TOMBUL

22/09/2010

16 Eylül 2010 Perşembe

Mektuplar Gözaltında


Küçük bir çocuktuk.
Kız çocuğuyduk hepimiz.
Komşu bahçelere yeltenme,
meyveler lekeledik eteklerimize.
Bir kere ölmeyecektik hiçbirimiz.
Küçük bir çocuktuk,
kız çocuğuyduk hepimiz.
Komşu evlerden borç satın alırdı annelerimiz.
Kimselerin olmadığı yerlere,
bilet, gözyaşı, babalarımızın.
Küçük bir çocuktuk,
(ayağımızın tersiyle iterek dünyayı,
yürüyerek gidecektik)
Kız çocuğuyduk.
Elimizde lekeli eteğimiz,
bir kere ölmeyeceğiz.
Ölmeyeceğiz bir kere,
hiçbirimiz.

Neyzen Emre TOMBUL
14/09/2010

6 Ağustos 2010 Cuma

ÖLÜMÜM YAKIN


Şu en kötü günlerimizde yenilen yemek,
yemek için yediğimiz kepek,
Gerçekten yaşadığımıza inanmak içindir,
dolabıma terlettiğim su.
O en kötü günümüzde odamda kaldı,
beyaza hayranlık duyan,
kalın esmer saçların.
Benimle işler burada sandığın gibi.
Gibilerle gelirsin ama,
yarın ölümüm yakın.
Şu en kötü gecelerimde,
tadıma zorladığım rakı.
Kendimi hatırlatmak içindir ona,
üzerine döktüğüm su, katı.
Etkili olamadın hiç hüzünlenmekte,
birebir benim gibi sağcı.
Gibilerle gelirsin bir gün Nisan 1 şakası,
ama yarın, ölümüm yakın.
Şu en kötü günümüzde gün geceye boyun mu eğecekti?
Sonra gece on parmağının tümünü sayıp,
güne sahip olduğunu mu?
Gece hep erkekti, kurt idi.
Gündüz bakire.
Bunu usta şairler bile çözemedi.
Ki zamanın her yerinde buluşturdular,
istedikleri gibi kendilerini.
Karanlık yaşadığı müddetçe ışık ölüydü.
Yalnız gün yaşarken gece pusu.
Ağzındaki bütün yıldızları,
kaydırıp kaydırıp duracak, Güneş'e.
Güneşse farkında olmadan, her şeyin,
kızdırıp kızdırıp orgazmını, batıracak denize.
Bir gece vakti.
Vakti değil mi gecenin?
Kızlığını bulup da gelirsin.
Ama yarın ilk ışıklara,
ölümüm yakın...

Neyzen Emre Tombul

02/08/2010

23 Temmuz 2010 Cuma


UYKUDAN AĞIR TATLIYDIK BALDAN

Ulan nasıl da kavrulup gitmişiz,
birkaç kış, bir şekilde.
Sen hep kopya cevaplar verirdin,
kurduğum eksik cümlelere.
Bazan Cezmi Ersöz olurdun burnumun dibine,
aynı gün içerisinde bir bakmışsın Edip Cansever...
Günahını alıp duruyor şiirlerimin.
Akşama doğru Can Yücel,
uzatmış ayaklarını iskemleye, beni yemliyor.
Bir açığımı yakalamayıver,
imgeler kusup dururdun, garip hece vezinlerime.
Çekilmez olurdun, olunca Nazım.
Belime kuvvet gecelerin sabahında,
anlaşırdım Cemal Süreya'yla.
Ulan nasıl da kavrulup gitmişiz,
birkaç kış, üst üste.
Fabrika kapanışı işçilerin,
dilini yuttururduk yazdığım şarkı sözlerine.
Öyle bir yanardı ki yüreğim,
ateşlerle soğuturduk.
Sana en yakın yine sen olurdun,
devamlı ayrıldığımız uzun yaz günlerinde.
Hiç aldatmazdın ama beni.
Son yaprağın düşeceği tarihi bilip,
çıkardın ayaklarının üzerine.
Ulan nasıl da kavrulup gitmişiz,
birkaç kış, alt üste...

Neyzen Emre Tombul

21/07/2010

19 Temmuz 2010 Pazartesi

GİTMEYE GEL


Şimdi daha çok genç henüz yaşlanmışlığım,
Kibar bir yaprağın rüzgârı kırmaması içindir sallanmışlığım.
Tut ki tuttun elimden,
çıkardın beni kırk bir akşamlarıma...
Ben sekiz kere düştüm,
Henüz yirmi beşinden bir adım bile çıkamadığın,
Otuz üçümün beyazına.
Git bekle Antalya'nda,
Babanın evi en küçüğünüze kalana kadar ama.
Arada bir yokluğuma ziyareti sakın unutma,
Istanbul, Rumelihisarı'ma...
Şimdi daha çok genç henüz yaşlanmışlığım.

Neyzen Emre Tombul

19/07/2010

27 Haziran 2010 Pazar

BU ŞİİR, SEVGİLİNİN AŞK ŞİİRİNE DÜETTİR.

Sevmek şimdi sevmektir seni.
Yıllardan çıkartıp bulmak,
şen dulun kaprisleri içerisinde ellerini.
Sevmek ergenmişliğini,
çoçukluk sonrası taşınmak kirana.
Ayda bir acı kahvenin ev sahipliğinde olması dilim, tadım, yeni fallarım.
SEVMEK ŞİMDİ SENİ.
Rengini sevemediğin meyler'e,
değiştirmek gözlerini.
Ayaklarını gerisi geriye çekiştirdiğin yollarda ilerlemek saç saça, baş başa!
Sevmek seni,
kırmaktır ortadan ikiye yağmur damlası paylaşımını.
Serinletmektir duamızı,
ortamıza saklanmış adaklarımızı.
SEVMEK ŞİMDİ SEVMEKTİR SENİ.
İtelemektir bir bebeğin büyümesini,
beklemektir saçlarının beyazı ellemeden önce son rengini görüp çerçevelemeyi.
SEVMEK SENİ!
Tadını beğenmediğin adamlara,
değiştirmektir bütün dudaklarını.
SEVMEK ŞİMDİ SEVME ZAMANIDIR SENİ.

Neyzen Emre Tombul

17/02/2010 18:30

21 Mayıs 2010 Cuma

BİR GECE YARISI

Bir gece yarısı Kabataş durağında 43R beklerken ben,
tamamı yaşlı bir adam yanıma gelip bir şeyler söyleyecek,
hayatım değişecek.


Neyzen Emre Tombul

21/05/2010 21:15

7 Mayıs 2010 Cuma

BOŞ OL

Seninle evlenmeyeceğim.
Sonra çok mutlu olur korkarım.
Yasemenler açar dört bir yanımda ama gül dikenlerini döker tek tek avuçlarıma.
Seninle yaşlanmayacağım.
Şahit'in tutmaz sözünü,
unutur beyazlığını imamın nikahını.
Getirdiğim rüzgarlara el edip kaçarsın,
denizden çok uzak bir yerde oğlumu doğurursun,
seninle kalmayacağım.
Yanında ölmeyeceğim!
Yıllar yaşımı tam aldı verdikleri bende değil.
Yıldızların evli olduğunu duymuş muydun her gece başka başka birileriyle sabaha kadar.
Uzun bir yaz akşamı yirmi bir sıfır altı arası imam nikahı benimle ol.
Günün ilk ışığı güneşle,
BOŞ OL BOŞ OL BOŞ OL.

Neyzen Emre Tombul

01.02.2009

29 Nisan 2010 Perşembe

SEMA ÇİÇEĞİ

Yine yeretti düşündürürcesine gönlüme.
Aşkını bilmedi yansırken üzerime.
Uç noktalarda biriydi o,
gezindiğim yerlerin hep üzerinde.

Neyzen Emre Tombul

O GELECEK

Bir gün bir ses duyulacak kapı açılacak o gelecek.
Beni çağırmayın ben bekliyorum.
Belki güneş onsuz çok doğacak üzerime belki yıllar geçecek
ama biliyorum beni götürmeyin dostlar o gelecek.
Belki saçlarım beyazlayacak yüzüm buruşacak.
Çileme çile katılacak.
Siz gidin dostlar ben gelmiyorum O GELECEK.

Neyzen Emre Tombul

20 Nisan 2010 Salı

YAŞ OTUZ BEŞ

Yaş otuz beş yolum yarısı.
Koşar adımlarla yürü al topuklarını yesin tembel pabuçların.
İlk derse girme son dersi unut akşamdan çözülsün bacakların.
BENIM BU HALIMIN MUHABBETI BILE YOK.
Cahit Sıtkı Tarancı,
yaşım otuz beş yolum yarısı.
Elimde bir otuz beşlik bir de yetmişlik rakı.
Küçüğünü gördük büyüğüne de gidelim.
Koşar adımlarla yürü sigarayı bırakacağım.
Geç kalırsan ilk gördüğün taksiye at kimliğini ben alacağım.
Bugün ilk otuz beşimin son yaş günü,
elimde bir küçük bir de büyük rakı.
BU HALIMIN SOHBETI YOK.
Küçüğü seni beklerken bitti,
büyüğünü de bizim kanımızdan bir kaç veletle görelim.
Yaşım otuz beş yolum yarısı.
Sana göre Sıtkı Tarancı.


Neyzen Emre Tombul

14/04/2010 13:57

8 Nisan 2010 Perşembe

DEĞİŞ TOKUŞ

Çek gölgeni karalama cümlelerimi,
yalnız yazıyorum artık şarkıların söz müziğini.
Sır söyleme kimselere sakın,
yankılanır saç altı kulaklardan dedikodu olur bana kadar gelir.
Şimdi sen başkasıyla,
elinle oynamıştın aşkımızla.
Ben yaban kollarda en direk serbest vuruş,
biz kendi sınırları içerisinde huş,
aşkımız değiş tokuş.
Çek dudaklarını boynuz başparemden bu kamış ses vermez sana.
Ezbere okuyabildiğin şiirim yok.
Sen yine bir başkasıyla ceza sahasında,
elinle oynamıştın aşkımızla.
Ben yalan kollarda penaltı vuruş.
Biz kendi sınırları içerisinde huş,
aşkımız değiş tokuş.


Neyzen Emre Tombul

26 Mart 2010 Cuma

SUSKUNLUĞUMA YAKIN

Gel biraz konuş kulağıma.
Ben dilimi ısırırım her cümle kenarlarında.
Bak bir kalem açılmıyor,
ödem var benim şiirlerimin boğazında.
Damarları kırmızıya çekilmiş boğa,
gel biraz bak duruşuma.
Söz ben gözlerimi kapatırım her yüzüme çattığında.
Bak bir kalem açılmıyor,
ödem var bütün şiirlerimin boğazında.
Gel biraz dinle soluğumu bak nabzıma.
Söz ben nefesimi tutarım her yaklaştığının suratıma.
Bugün bir serçe vuruldu sapanla bak bir kalem daha açılmıyor,
ödem var bütün şiirlerimin boğazında.

Neyzen Emre Tombul

25/03/2010 20:51

24 Mart 2010 Çarşamba

YARIN HAVA GÜZEL OLURSA

Yarın hava güzel olursa sabahtan çıkarım yola.
Öğle saatlerinde kaybetmiş olurum Rumeli hisarı kalesini.
Güneye doğru,
Orhan Veli'nin hemen önünden başlayarak ayaklarımı sürmeye kaldırıma,
gölgemi boşayarak çıkarım yola.
Yarın hava güzel olursa beş dakika kendimi bekletirim martılara.
Ney kutumun içinde terbiyelenen kız ile 'mansur'umun tam ortasına yatırıp kumanyamı,
anamı uyandırmadan çıkarım yola.
Yarın hava güzel olursa ben sabahtan çıkarım yola.
Babamın borçlarını yükleyip sırt çantama,
anamı akşamdan vedalayıp,
son rüyamı güneşe tanıtıp,
kendimi beş dakika beklettikten sonra martılara,
Veli'nin oğlunun hemen önünden,
gölgemi azad ederek çıkarım yola.

Neyzen Emre Tombul

24/03/2010 20:59

ZEHIRSIZ YI(A)LANLAR

Bu kaç sene üst üste sevmektir beni.
Ben ne yaptım sana yalan söylemekten başka ki.
Gözünde hep zengindim,
vezirdim!
Mezar taşımda yazmaz bir günde üç şiiri satın alıp üzerime aldığım!
Bu kaç sene üst üste sevmektir beni.
Ben ne yaptım sana yalan söylemekten başka ki.
Kendi ayaklarını kullanarak gittin her sene aynı yolları kullanarak bana.
Bense en yakın arkadaşımın sırtında bile gelemedim sana.
Bu kaç sene üst üste doğrulamaktır bizi.
Ben ne yaptım sana bize yalan söylemekten başka ki.

Neyzen Emre Tombul

24/03/2010 21:48

BIR ANDA

Bir anda oldu ne olduysa.
Martı seslerine uyandığım,
ikindinin akşam üstlerine soyunan sabahın provasındaydı gözlerim.
Bir anda geçecekti bir kaç saat bir anda olacaktı her şey.
Boş midemi biraz gezindirdikten sonra güneş gözlüklerimi yüzüme tanıtan ortadan yaşlı kadının yanılgısıyla çayımı yudumlayacak Kadıköy vapurunda susamlı can simidim.
Bir anda olacaktı,
bir anda değişecekti her şey.
HEY SEN!
Gözlerimden gelenlerin parmak sileceği.
Şiirimde tekerlenen kendine duruşun.
Sen dudaklarımın sözlüsü,
büyük ikramiyesi bende bekleyen yılbaşı tohumu.
Bir anda oldu,
bir anda geçti son bir kaç saat.
Bir anda değişti her şey bir oldu.
Ve sen oracıkta küpeştede ayaklarının hemen üzerinde bütün gözüktün yeşilime.

Neyzen Emre Tombul

24/03/2010 20:56

22 Mart 2010 Pazartesi

MARTI



16 Mart 2010 Salı

...

Sen henüz reşit olmadan kapattım seni manastıra.
Çok küçüktün,
haftanın her günü ziyaret ederken ben seni,
rahipten beni sevmeni dileniyordum.

Neyzen Emre Tombul
26.11.2009 03:00

DİLRUBA'NIN KISMETİ

Dilruba'nın kısmeti boyundan küçülürse.
Daha önce de duyduğum birkaç isme dönüşecek dudakları.
Sağ kolunda küçük anacığı,
nişan almış işaret parmağı topuk adacıkları.
Dilruba'nın kısmeti boyundan küçülürse.
Odasında badana altı,
birkaç adrese bürünecek gözleri.
Cebinde baba hatırası emekli maaşı,
denizi gezdirecek Antalya sahilinde bronz ayakları.
Dilruba'nın kısmeti boyundan küçülürse.

Neyzen Emre Tombul
08.03.2010 21:50

SEN DE Kİ!

Şimdi bana gelmen için çok erken.
Bu yolda da sana yürüyememek caiz.
Sen de ki!
Ortaköy yolcusu beklemesin Beşiktaş durağında otobüs taksi.

Neyzen Emre Tombul
16.03.2010

...

Bak bir çift geçiyor görüyor musun.
Onlar yatıyor.

Neyzen Emre Tombul
18.02.2010 19:33

8 Mart 2010 Pazartesi

ARKADAN

Adamın Biri dolamıştı kolunu bir kadının beline,
arkadan aynı sen gibiydin.
Tipin de hiç değildi oysa seni saran.
İstanbul'un bütün kadınlarıyla dolaşıyordu arkadan.

O an renk körü gözlerime böyle gözüktü:
Bütün adamların yan kesici elleri arka cebindeydi,
iç cebimi soyuyorlardı arkanı döndüğün benden.
Çaktırmadan alıyorlardı kalmasını istemediklerini senden.
Adamın biri dolamıştı kolunu bir kadının beline,
arkadan aynı sendin.
Tam tipindi onu saran,
İstanbul'un bütün kadınlarıyla dolaşıyordu arkadan.

Neyzen Emre Tombul
06.03.2010
revize: 15.03.2010 / 23:26

17 Şubat 2010 Çarşamba

ÇOK CANIM SIKILDI

Her geçen gün daha çok arıyorum hasretinin yokluğunu.
Belki de yeni farkına varıyorum gittiğin yerin dönüş biletiğini almadığını.
Bana meçhule giderken sıkma canını demiştin ya,
ÇOK CANIM SIKILDI dostum hem de ÇOK.
Her geçen gün daha iyi anlıyorum acı hayat hikayeni,
elinden gelse insanlığın suçunu üzerine alırdın sen.
Dönüş biletini almayı unutan da sen!
Bana giderken sıkma canını demiştin ya sen.
ÇOK CANIM SIKILDI dostum hem de ÇOK.
Bazı anlar yeni geçiyor gözlerimden.
Seni kabrine ben koymuşum,
gözyaşlarım toprağını sulamış,
bülbüller o an şarkılar söylemiş,
üzerine de birkaç kürek toprak atmışım.
Kusura bakma dostum öyle gerekiyor dediler.
Bana giderken sıkma canını demiştin ya sen,
ÇOK CANIM SIKILDI DOSTUM HEM DE ÇOK.

(Bu şiir, üç sene önce bugün yazılmış olup, 
45 yaşında Hak'kın rahmetine kavuşan Dayımın ölümünün üçüncü yılında ruhuna söylenmiştir.)

NEYZEN EMRE TOMBUL
  

10 Şubat 2010 Çarşamba

İŞTE İLK GÖRÜŞÜM

rengim artık mavidir
gözlerimin

sen nasıl görüyorsan
o şimdi benim

ama tam transfer
bendeki yeni güzellemelerine

geçmişin dar gelmeli üzerine
geleceğim
bol

kıçımdan düşmeli
sensiz üzerime

yılların biriktirdiği ayaklarından
tersine kurtarıyorum gelen yolundan
misinayı

parmaklarını özgür bırakıyorum artık



Neyzen Emre Tombul

2 Şubat 2010 Salı

TANIK

Puslu bir kış sabahında şimdi devamı heveslerim.
Hepiniz gördünüz o güneşim, tutalım.
Sen değildin aslında sen gibi niceleri de sevdiğim.
Ayakları dönüş yolunu unutmayı ezberlediği gözlerinde kazaları kıldığım.
Puslu bir kış sabahında devamı hevesleri.
Beş vakitli zikrinde dikkatinden fırlamış avcının Tanrı'nın kuş bakışı hergün öldürdüğü avları.
Sen değildin aslında ayakları dönüş yolunu unuttuğu sen gibi niceleri taptığım.
Toprağında kazaları kıldığım.

NEYZEN EMRE TOMBUL

29 Ocak 2010 Cuma

*BEYAZ GELİNLİK*

Kal bu kanalda değiştirme frekansı, güzel tınlıyor kulağıma.
Aldanma, bak bir çift deli bakışa.
Baktığın ayna seni değil, bir başkasını gösteriyor.
Kal bu makamda incitme hicazı.
Bu ney bu dizide başka ağlıyor.
Sev Yaradanı onun her türlü yansımasını.
Bu sevdaya burada nazar değiyor.
SUS, DİNLE, GÖR bekle bu rüyanın devamını son bu sefer farklı.
BEYAZ GELİNLİK SENİ,
ÇOCUKLAR BİZİ BEKLİYOR.

NEYZEN EMRE TOMBUL

BU ŞİİRİ ŞİMDİ YAZDIM

Hayat beni bir sağa bir de sola at.
Heryerdeymiş görememişim,
ama bu son salı yokuşuna tükürdüğüm.
Dolu yağmış gözlerime kartutmaz asfaltında.
Ne çok seyredermiş meğersem beni.
Idolüymüşüm, duayeniymişim, sonradan hayranı.
Patika yollardan geçermiş yoluma çıkabilmek için.
VAY BE ne denir ki böyle bir sevgiye.
Meyhanede başım önümde içerken,
hep cephe gardında iki metre uzaklıktaymış yakınıma.
HAYAT BU AKILSIZ BAŞI BİR SAĞA BİR DE SOLA AT.
Tanıştık, oturduk, konuştuk.
İnanılır gibi değildi.
Eksik şairliğimi de duymuş bir şekilde.
Okumak istedi,
çoktan çok utanarak okuttum şimdi sizin okuduğunuz kitabımın tüm şiirlerini.
Üzerine aldı çocuklarımın hepsini!
Bir kitap dolusu sözlerime bir cümleyle cevap verebildi.
O da bende kalsın.
HAYAT BÖYLE BİR SEVDAYI HEM SAĞIMA HEM DE SOLUMA AT.

NEYZEN EMRE TOMBUL
11.11.2008

27 Ocak 2010 Çarşamba

AKBABA

Kalıcı olmaktan bahsettiniz,
siz ruhu hem cinslerim.
Dünya mekanında ayrı yumurta ikizlerim.
Mıntıkası yapılacak NEYZENİN!
Kiri de benim, pası da.
Adım çıktı leş yiyiciye!
Boynuzları pedikürden bozma gergedan çıkıntısı yamyamın.
Siz büyümekten bahsettiniz,
suyu da benim toprağı da.
Tanrı'nın devamını oynuyor adem oğullar!
Mahrem pozlarınız gündelik dışarı.
Yarın başka objektif,
yeni bir can doğacak.
Siz ruhu hem cinslerim,
kendi mıntıkalarını kendileri defneder tüm leş yiyicilerin.
Siz dünya mekanında ayrı yumurta ikizlerim.
KUL DA BENİM TANRI DA.

NEYZEN EMRE TOMBUL




14 Ocak 2010 Perşembe

BİZ GELDİK

Ölmeye geldik dünyaya,
en iyi kelâm benden çıkmaz her defasında.
Dinlenirken fonumuz V sekiz motor çanlarıyla,
tüm sesli sessizlerim adam asmaca!
Her iç çekişinde peltek duyuruyor imgelerini tabiat ana apsolit kulağıma.
Ölmeye geldik dünyaya,
erkek yunuslar kendi ciğerinden agaşon yaralı,
kartaneleri havada lapa.
Çağın bulaşıcı hastalığı migren,
birbirimize bulaşıyor sözlü geçişlerden.
Ülseri tetikliyor,
çiğnetiyor gastirit ağızlara.
Bilirim en uzun ömür bile kısa.
AFEDERSİNİZ!
Biz,
PARDON!
SEVMEYE GELMİŞTİK DÜNYAYA.

NEYZEN EMRE TOMBUL

12 Ocak 2010 Salı

KÖREBE


Gözlerim az önceyi biranda geçti,
sen unutma nerede tanıştığımızı.
Ramazan davulcusu sabandan çıkamadı!
Şimdi akordiyon çalıyor siyah tuşlar üzerinde beyaza yasaklı.
Gözlerim az önceyi biranda aştı,
bir sen bil nerede saklandığımı.
Her şeyin aslı göremediğinde saklı!
Ağaç kökleri, köstebek çıkmazı.
Sargılı küp şekerlerin çay erimeleri.
DUDAKLARIMDAN SIKIŞTIM NEYİN İLK BOĞUMUNA,
SAKIN NEREDE OLDUĞUMU UNUTMA.

NEYZEN EMRE TOMBUL

SÛR

Elimde tesbih sağ elimde.
Kötümser trenin ceza vagonlarını boşaltmaya gidiyoruz işveren istasyonuna.
Gemiler denizden çalışmakta.
Miçolar, tayfalar ve kaptan,
kendilerini batıracaklar üçgeninde şeytanın.
Elimde tesbih sağ elimde.
Çıkartmaya gidiyoruz  şeytana.
Bölge karantina altında Amerikan başkanları da orada.
Tesbih sol elimde çark etmeye başladı, kıyamete işaret.
Ay güneşle yer değiştiriyor,
yıldızlar ayakaltı yanmıyor ve artık uçamıyorlar.
(İsa da orada.)
Bütün kalem kağıtlara gölgeler el koymuş,
kendi sahtelerini yazıyorlar kötüden en kötüsüne.
Amerikan başkanları İsa'yla yer değiştirdi.
Halkını kurtarıyorlar kendilerini yakarak.
Elimde tesbih, her iki elimde de.
İsrafil'i çekiyorum gün batımı konserine.
Azrail protokolden ürkerek soruyor.
SÛR YANINDA MI.


Neyzen Emre Tombul

8 Ocak 2010 Cuma

PASTANE DÖNEMİ

Pastane dönemi adı,
son nesilin hayal ve rüyası.
Arınmış nefislerin son hatırası,
siyah beyaz bir aşk filmi onların senaryosu.
Pastane dönemi adı.
Bindokuzyuzkırkdokuz,
yetmişdokuz arası.
Bankada çalışan memur,
kirli çamaşırları elinde yıkayan ev hanımı.
Ve onların bakır tohumları.
PASTANEDE BİR GÖRÜCÜ USULÜ,
MASUM KALPLERİN GÜNAHSIZ ÇOCUKLARI.
Adı pastane dönemi.
Maziden esen ılık meltem rüzgarı.
Onların bakır tohumları şimdi şeytanın çocukları.
Kerhane dönemi burası,
vesikasız kadınların yuvası.
Kimbilir hangi bedendi en son rüyası.
KERHANEDE BİR GÖRÜCÜ USULÜ,
NİKAH ŞAHİDİ ŞEYTANIN SİYAH GELİNLİKLİ KIZLARI.


NEYZEN EMRE TOMBUL

6 Ocak 2010 Çarşamba

PANİK ATAK

Gözlerim açık uyuyorum artık.
Dünya karanlık olmuş ha aydınlık, banane.
Bu yoklukta gündeliğim iyi para, sanane.
Ben sürerim saltanatımı yerim en lüks mutfağını,
bir damarım tıkalı kimene.
Beklenen sevgili hala gelmedi.
Bir sevgili isteyen kim!
Bu şiiri ben neden yazmıştım.
Kötü de olsa en iyisi beyaz bir sayfa daha kirlendi sizene.

NEYZEN EMRE TOMBUL

Takipçiler

Blog Içi Ara