24 Kasım 2009 Salı

SABİHA...

Hani bir vesileydi tanışmamız, farzet ki hiç tanımıyorsun beni.
Belki bir vapurda tesadüfen geçmişizdir, Beşiktaş'tan üsküdara yan yana.
Ya da karnın büyük gözükmüştür gözüme, otobüste yer vermişimdir sana.
Adını da öylesine salladım oysa!
Ah! Sabiha bir şey mi diyecektin bana.
Hani bir armağandı buluşmamız, tut ki hiç kavuşmamışız.
Baban evden mi kovmuştu! Ananı alıp, iftar programımı dinlemeye gelmiştin Taksim çadırına.
Yolumuz kesişirken Galatada, Beyoğlu yalnız ikimizin üzerinden mi geçmişti bir tramvayla.
İsmini de ilk ben söylemiştim oysa, çokça kulağına.
Vah! Sabiha bir şey mi demiştin bana.
Hadi bir yanılmaydı hayatın bize tanıdığı, belki bir provaydı son tekrarı.
Rumelihisarın'da, tesadüfen sokağının çıkmazında, adres mi sormuştun saçlarıma.
Kale Çaybahçesinde anket mi yapmıştın gözlerimle...
Balık mı almıştın benden, esmer indiriminden yararlanarak.
Denizi de ilk'in ben göstermiştim sana.
Ah! Sabiha Vah! Sabiha bir şey mi dedin bana.
Hani bir vesileydi, farzet ki hiç!
Armağandı, tut ki hiç!
İftar çadırı, vapur, tramvay, otobü
s, anan, baban... Sabiha ne söylemiştin kulağıma.
Beyoğlu, Galata da bir şey mi demiştim kulağına.
Rumelihisarı, çıkmaz sokak...
Saçlarım, gözlerim Sabiha...
Denizi ilk kim göstermişti sana!
Ah! Sabiha Ah!

NEYZEN EMRE TOMBUL

13.11.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlettiğiniz görüşün bir kimliği olsun,
lütfen ADInızı belirtiniz.

Takipçiler

Blog Içi Ara